1955 yılına dayanır Erzincan derneklerinin doğuşu. Gurbet çıkanlarının sıla hasretleri de o dönemlerde başlar.

Doğduğu topraklardan doyduğu topraklara gelen insanımız gurbet birlikteliği sağlamak amacıyla önce kahve köşelerinde toplanır hemşehrileriyle hasret
giderirdi.

Birlik ve beraberliği sağlamak küyltürlerini yaşatmak isteyen insanımız daha sonraları dernekleri kururak sivil toplum kurumları haline gelmişlerdir.

Amaç en azından bayramlarda, cenazelerde taziyemizi yapalım buluşma noktamız dernek olsun diye güzel adımlar atılmış başarılı da olmuşlardır. Bu dernekler sayesinde metropol şehirde kaybolup gitmemişler, hemşehrilik kaybolmamış acı ve mutlu günlerini hep beraber paylaşmışlardır.

Bu güne geldiğimizde Erzincan’ın aşağı yukarı 500’ye yakın derneği var. Herkes köyüne, ilçesine ve iline hizmet etmeye çalışıyor. Her toplumda bu bağlamda vefakar yöneticiler çıkarıyor. Gayretleriyle bir şeyler yapmaya çalışıyorlar buraya kadar her şey normal.  

Son zamanlarda üç beç kişiyle ben de bir dernek kurayım çıkayım ortaya olayım bir sivil toplum kuruluşu. Yok kardeşim kimsenin dernek kurmasına karşı değilim. Ama yapacağınız işler ve sosyal faliyetler Erzincan’a ne kazandıracak. Projeniz varmı, toplumda karşılığı varmı, değer görüyormu? Bunları iyi düşünüp ona göre hareket edilmeli.

Sözün kısası yaptığınız ne olursa olsun toplumda karşılık görüyorsa, insanlar size teveccüh gösteriyorsa ve yaptığınıza da inanıyorsanız demek doğru yoldasınız. Yok bunların hiç birini görmuyorsanız benim her yaptığım doğrudur diyorsanız yanlış yoldasınız ve başarılı olma şansınız yoktur. Öyle ki kendi egonuzu tatmin etmekten başka hiç bir şey düşünemiyorsunuz demektir.

Başarılı dernekleri bir araştırın göreceksinizki ben değil biz diyen ve toplumda karşılığı olan sivil toplum kuruluşları olmaşlardır.