Değerli dostlar bir kurban bayramını daha idrak ediyoruz. Koca bir zaman dilimi daha geride kaldı.
1 yıl sonra yeniden o güzel günün bereketinden faydalanmaya çalışıyoruz. Bu vesile ile hepinizin Kurban Bayramı’nızı en içten dileklerimle kutluyor, ebediyete irtihal eden tüm yakınlarımıza bir kere daha Yüce Allah’tan rahmet diliyorum.

Kurban bayramına girmeden önce son yazdığımız kitabımız "Hilafet İncisinin Sedefleri" okuyucuları ile buluştu. Bu vesile ile göstermiş olduğunuz ilgiden dolayı hepinize teşekkürlerimi sunuyorum. Kitabımızın önsözünde belirttiğim gibi bu kitap okunduktan sonra bizlere "Allah Razı Olsun" ifadesini kullanan kıymetli okuyucularımızı ithaf edilmiştir.

Bu vesile ile Ecdadımıza olan hassasiyeti ve net duruşu ile her daim yanımızda olan Erzincan Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sayın Şener Kara’ya da teşekkürlerimi sunuyorum.

Kıymetli Kardeşlerim,
Osmanlı Ceddimizin bize anlatacağı o kadar çok şey ve bizim de onlardan alacağımız çok dersler bulunmakta.  Hilafet İncisinin Sedeflerinde 5 Valide Sultanımızın hayatlarından kesintiler sunarak bu annelerimizin Hz. Peygamber’e olan sadakat ve sevgisini, ehlibeyte olan muhabbetini yansıtmaya çalıştım. Hilafet İncisinin Sedefleri olan Valide Sultanlarımız yaptırdıkları eserlerin kitabeleri veya vakfiyelerinde kendilerini Alemlerin Efendisi Hz. Muhammed (s.a.v.) e ilk inanan Hz. Hatice (r.a) veya Abbasi halifesi Harun Reşit’in eşi Zübeyde’ye ya da "zamanının Hz. Fatıma’(r.a)sı, Hz. Ayşe’(r.a)si," gibi ifadelerle veya Sebe Melike’si Belkıs’a benzettikleri bilinmektedir.
Bu sedefler içerisinde bulunan hayatı beni her daim derin etkiler altında bırakan ancak hiçbir zaman Valide Sultanlık yapamayan birisidir Hürrem Sultan, ömrü boyunca Mekke ve Medine’nin gariplerine yardım eden isimlerden birisidir Kösem Sultan, Hicaz Suyolları’nı da vakfiyesine göre Ayasofya’da kıyamete kadar Kur’an okuyacak 49 hafızın ücretlerini üstlenen, Çanakkale savaşında dahi kullanılan Seddülbahir ve Kumkale’yi yaptıran devletin Rüknü azamıdır Hatice Turhan Valide Sultan, Mekke’nin bir Osmanlı şehri siluetine bürünmesine en çok katkı verenlerin içinde bulunan ve Hz. Peygamber (sav)’in doğduğu şehre bir İmaret ve Darüşşifa açan, vefatında Şeyh Mustafa Devati Hazretlerine yakın olabilmek ümidiyle Üsküdar da kabrini kazdıran bir sedeftir Rabia Gülnuş Emetullah Sultan, Hazreti Peygamber (sav)’e olan aşkını yüzüğünde taşıyan, sırf hacılar susuz kalmasın diye kendi kesesinden su yolları yaptıran Osmanlının yiğit anasının adıdır Bezmiâlem Valide Sultan…

Keşfedilmemiş her benlik, duyduğumuz derin acıların bize sunduğu her değer, aslında kendi değerimiz. Maalesef biz kendi değerlerimizi bile tanımaktan aciziz.  Yıllarca yanlış tanıttılar Harem Dairesini, safsatalar ile geçirdiler ömrümüzün en önemli zaman dilimlerini…

Harem dairesinin Hürrem’den olduğu masalı ile genç dimağların beyinlerini yıkadılar. Osmanlı Padişahlarını Haşa! Harem dairesinden çıkmayan, devleti yönetemeyen, vatan topraklarını peşkeş çeken insanlar olarak okutturdular bu ülkenin okullarında yıllarca…
Cennetmekan Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın torunu Şehzade Kayıhan Osmanoğlu bakın ne diyor?

Benim tarih dersim hep sıfırdı. Çünkü öğretmenler yanlış yazıyor
ben doğruyu söylüyordum.

Bu kitapta size sadece tarih anlatmıyoruz. Osmanlı sanatıyla birlikte onların kayıp izlerini sürüyor, kişiliklerini, estetik kaygılarını ve daha nice karanlıkta kalmış yönlerini ayan beyan ortaya dökmeye çalışıyorum.

Biliyoruz ki Valide sultanlar Anadolu’nun çilesini çekenlerdi. Onlar bu topraklara geldiklerinde Anadolu, Diyar-ı Rum’du ve Hristiyan topraklarıydı. Burayı güllük gülistanlık Anadolu’muz haline nasıl getirmişlerdi acaba. Birilerinin empoze ettiği gibi Orta Asya’dan kopup gelen baldırı çıplak göçebe çobanlar mıydılar, yoksa İslami hassasiyetlere sahip, ilme ve alime değer veren çevrelerine huzur ve sükûn saçan kişiler miydiler?

Sedef olmak ne kadar zor ise, sedefin içindeki İnci olmak bir o kadar daha zor. Okudukça kaybettiklerimizi ve kazandıklarımızı göreceğiniz bu eserde sedef olmakta, inci olmakta size kalmış.

Yıllardır yüzünü batıya dönmüş ve Akdeniz’den Karadeniz’e uzanan sınırlarıyla denizlere nazır bir Büyük Selçukluyu oluşturan Sultan Melikşah, babası Alparslan’ın kabrine gelirken yanında bir avuç kum getirecektir. Akdeniz ve Karadeniz sahillerinden getirttiği bu kumu babasının kabrine bırakırken gözyaşlarıyla şu cümleleri söyleyecektir:
"Baba müjdeler olsun! Oğlun dünyanın sonuna kadar hâkim oldu."

Hilafet İncisin Sedefleri ile sizlerde bilinmeyen bir tarih kapısını aralamaya varmısınız?