Değerli hemşerilerim bir yılı daha geride bırakıyoruz. 2020 yılının Necip Türk Milletimize ve Türkiye Cumhuriyeti Devletimize hayırlar getirmesini Yüce Allah(cc) tan niyaz ediyorum. Yeni yıla girerken etrafımızda adeta ateşten gömlek var. Herkesin kafası karışık. 1952 yılında Nato ile birlikte ABD’ye bağlanan derin yapılar, kimi görüşlere göre artık milli insanların eline geçtiği ve Rusya, Katar ve İran’la birlikte ABD’ye karşı mücadele verildiği belirtilirken, karşı düşünceye göre ise bu yaşananların bir kurgu olduğu, devletin derin yapılarının halen ABD’ye bağlı olduğu ve siyasal idarenin bu yapılarla açıktan işbirliği yapmaktan kaçındığı ve gündem maddeleri ve siyasal gelişmelerle, konunun üstünün örtüldüğü gibi akıl almaz bir iddia orta yerde dolaşmaktadır.
Bütün bu fikirlerin beslendiği gelişmelere bir göz atarak konuyu incelemeye çalışalım. Suriye’ye yapılan askeri operasyonumuz bir hafta sonra Cumhurbaşkanı tarafından durdurulmuştur. ABD ve Rusya ile yapılan antlaşmalarda teröristlerin sınırımızı terk edecekleri yönünde verilen garantiler bir işe yaramamış ve sözler tutulmamıştır. Zira bu 25 bin terörist etkisiz hale getirilmeden sınırımızda ki tehlike geçmiş olarak kabul edilemez bir gerçektir.
Bu gerçek göz önünde dururken 250 bin askerimiz sınırımızda beklerken ne düşünülmektedir? Bu açıklanması gereken bir zorunluluktur. Binlerce tır silah yardım edildiği devletin en tepesinden söylenmişken bu silahların ne zaman kime karşı kullanılacağı da ayrı bir durumdur. Devletimizin şu anda imkanı varken bu tehlikeyi bertaraf etmesi gerekmez mi?
Devletimiz Libya ile kritik bir anlaşma imzaladı. ABD’yi kökten kızdıracak bir anlaşma. Hatta oraya asker göndereceğiz. Bu yeni ve devletimizi Akdeniz’de çok güçlü kılacak hamledir. Gelişmeleri millet olarak takip ederek neler olacağını birlikte yaşayacağız.
ABD basınından yeni bilgiler sızmaya başladı, ABD diplomatı 2006’da hazırladığı raporda BOP için Türkiyenin Federasyon sistemine geçmesi gerekiyorsa ki, bunun yolu başkanlık sisteminden geçmektedir. Türkiye’nin başkanlık sistemine geçmesi gerekir. Gibi bir yazı ABD hükümetine sunulmuştur.
Önümüzde ki günlerde hemşerimiz Binali Yıldırım’ın parti başkanı olacağı ve Cumhurbaşkanının partisiz olacağı iddiası da enteresan bir konudur. Ayrıca Fetö terör örgütünün siyasi ayağı halen ortaya çıkarılmış değildir. Fetö’yü büyüten geliştirenler şimdi ise Fetö ile mücadele ettiklerini söylüyorlar ve bunlar halen devleti yönetiyor.
Yerseniz bir Kanal İstanbul Projesi çıktı. Tutabilene aşk olsun. Bilimsel tartışma yapılmadan siyseten tavan yaptı. Gündem oluşturmak için malzememi kalmadı bilemdim şimdi. Arkasından daha fabrika arazisi bile belli olmayan, yapımı ve üretime geçmesi en az üç yıl sürecek olan otomobili tanıtmanın gündem olarak ortaya konulması da ayrı düşünülmesi gereken konudur.
Satacak bir şey kalmadı da, gelecek mi satılacak anlaşılmadı. Ak Parti’den kopanların yeni siyasi partiler kurması, Recep Tayyip Erdoğan’a mı yarayacak yoksa onumu yaralayacak tamamen bir muammadır. Bir görüşe göre bu siyasi ayrışmalar Ak Parti’yi bitirip yok edecek denirken, karşıt bir görüşe göre ise bu olaylar bizzat R.T.Erdoğan tarafından planlandığı ve Ak Parti’den kopan oyların CHP’ye gitmesini engellemek için bu formülle kaçan oyları bu partilerde toplayarak Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunda avantaj sağlayacağı ileri sürülmektedir.
Kısaca ülke gündemimize değinmeye çalıştım. Şimdi iyi düşünerek yazının başında belirtilen hangi görüş size daha yakın geliyor. Düşünmenizi rica ediyorum.
Mutlu Sağlıklı Yıllar Dilerim.