Ne zaman Erzincan’ı yazmaya kalksam
bilgisayarım bana küs olur.
Belki canı yanıyordur diye klavyenin tuşlarına yavaş yavaş vururum.
Enter tuşuna bir çocuğun saçlarını okşar
gibi dokunurum.
Yine de olmaz.
Zar zor Erzincan’ı yazmaya razı ederim klavyeyi...
Bu sefer de ekranın dili pabuç gibi olur.
Surat asar, etmedik laf bırakmaz
Duymamazlıktan gelirsin
Gözlerini kaçırırsın...
Bu sefer ya sağa ya sola kayar
Aldırmazsan eğer...
Tam Erzin yazarsın can’ı yazmadan bu seferde kendi kendini karartır.
Ne zaman Erzincan’ı yazmaya kalksam
Masam bilmem kaç şiddetinde sallanır.
Maous kedi görmüş gibi korkudan kaçacak delik arar.
Yazarken dinlediğim türküler susar.
Duvarlar üstüme üstüme gelir.
Erzincan resmi çivisini söker yere düşüp kendini parçalar
Sanki intihar eder.
Anlarım ki ya kötü yazıyorum.
Ya kurallar dışı hareketlerde bulunuyorum
Belki de çok faullü dövüşüyorum...
Ne zaman Erzincan’ı yazmaya kalksam
İstanbul’a kar yağar...
Ayak uçlarım donar.
Televizyonda bir spiker “Kar yağışı İstanbul’u felç etti” der.
Erzincan’ı söyleyecek diye iki gözümü
televizyona dikerim
Boşuna beklerim
Spiker unutur.
Haberler biter...
Ne zaman
Erzincan’ı şöyle yazayım desem
Başıma unutkanlığımın bitleri düşer
Böyle yazayım demeye karar verdiğimde
yüreğim daralır.
Sanki anlıma soğuk namlu dayanır...
Bak az daha unutacaktım
Erzincan’a gazete çıkarmak her babayiğidin harcı değildir.
Ya deli dolu esip gürleyeceksin
Haksızlığa, yolsuzluğa baş kaldıracaksın.
Erzincanlıyı kandıranları tokatlayacaksın
Yetmezse ayaklarının altına alıp ezeceksin
Ama halkın yanında olacaksın
Yada eğilip bükülüp “Sen çok yaşa padişahım”deyip dalkavukluk elbisesini giyeceksin...
İkincisi bize uymadığı için, bizi bozduğu için
Biz hep dik durduk...
Fikirlerimizin arasına virgül koymadan nokta olduk.
Erzincan iyidir hoştur
Gerisi boştur.
Ölümlü dünya işte...
Başkan Yüksel Çakır babaannesini,
Gülbey Sezgin, babasını,
Gazeteci Burhan Torunlar da annesini
kaybetti.
Bu üç değerli insan ne alıp gitti.
Ama biliyorum ki geride hiç olmazsa sevgi bıraktı...
Ölüm bugün onlara yarın sana bana...
Belki bir dahaki sayıda yazamam...
Ama bugüne kadar yazdıklarım...
Gazetedeki Erzincan’la ilgili haberlerim kalacak...
Onlara yetim kaldılar demeyeceğim...
Çünkü Onlara Erzincan halkı bakacak...
Ne zaman Erzincan’ı yazmaya kalksam
İstanbul’a yağmur yağar
Ben ıslanırım
Alçak yerleri su basar...
Televizyonda bir spiker ölümlerden bahseder...
Erzincan’ı söyler diye kulağımı televizyonun hoporlörüne yapıştırırım..
Haberler biter
Spiker Erzincan’ı söylemez
Anlarım ki Erzincan’a ne kar ne yağmur yağar...