Dün akşam Gizem geldi...
Ardından Sinem...
"Bu sıcaklar adam öldürür" derken...
Yağmur geldi...
Gizem geldi dün akşam...
Çoçukluğunun geçtiği odaya geçti...
"Duvarlara bakma, çek gözlerini tavandan" diyemedim...
Resmini astığım çiviyi söktüğümden utandım...
Gizem'den sonra Sinem geldi...
Bir de yağmur geldi...
Sinem "Buyur" demeden içeri girdi de...
Sağnak yağmur içeri girmeye ikna olamdı...
İki kız bir baba olduk odada...
Duvarlar konuştu biz dinledik...
Kütüphaneden bir kitap el kaldırarak söz
aldı...
"Baba ile kızları" şiirini okudu..
Hep birlikte ağladık...
Gizem kara gözleriyle geldi...
Bir de at yelesi saçlarıyla...
Kenkül bırakmış "Yakışmış kızıma" dedim...
Sinem kapıyı tokmaklarken yağmur
yağıyordu...
23 yıl mı ne oldu...
Hastaneye taşınmıştık o gün ailece
Halası doğuma girmişti...
Zaman durmuştu sanki...
Saatler kırmıştım morga benzeyen beyaz
seramikli odalarda
33 tesbihleri leblebi gibi yemiştim...
Elleri kan, yüzünde boncuk boncuk ter...
"Bir kız abi" demişti Serfi...
O koymuştu adı Gizem olsun diye...
Bir gün böyle bir sarhoş kafayla işte...
Unutmayayım diye adını...
Kazımıştım odasının kapısına...
Gizem bir gece büyümeye uyuduğunda...
Sinem güzel bir mektup gibi çaldı kapıyı...
Yaz güze dönmüştü...
Ağaçları soyuyordu rüzgar...
Bahçemizde ki dut ağacı çıplaklığına
utanıyordu...
Sinem "Aha ben de buradayım" dediğinde...
Mektup her zaman zarf içinde gelmez
olduğunu anladım...
Bazen rüzgar mektupların pulunu önüne
katıp kovalarmış...
Yorgun pul pencerenin pervazına düşermiş...
Puldaki Atatürk resmi sana gülümsermiş...
Sen göğsüne basarmısın canını bir süre...
Ağlayan bebeğini susturmak isteyen anne
gibi....
Vucudunu sallarmışın bir sağa bir sola...
Sonra alır koklarmışsın...
Gizem geldi dün akşam...
Ardından da Sinem...
Sonra sağnak yağmur çaldı kapıyı...
İki kız bir baba olurken o odada...
Yağmuru "Bizi bize bırak" deyip almadık
içeriye...
Gizem beşiğinin yerini göterdi kardeşine...
Sinem salıncağını işaret ederken sanki parmağını gözbebeğime soktu...
Kütüphaneden bir kitap el kaldırıp söz
istedi...
Gizem "Yok şimdi kalsın" dedi...
Kitap küstü...
Sinem ağladı...
İki kız bir babayken odada...
Sonra ne mi oldu...
Duvarlar konuştu biz dinledik...
Öyle işte...
Çaylar soğudu...
Kültablaları doldu...
Sinem'in salıncağının asıldığı paslanmış çivisi öldü...
Söz hakkı verilmeyen kitap kendini çöpe verdi...
Önce Gizem gitti..
Sonra Sinem...
Sonra kapıyı tekme tokat döven yağmur
gitti...
"Bu gecele bir haller oldu...
Yattım ben...
Yarın belki Gizem erken gelir...
Sonra Sinem...
Ya ben yoksam...